
ROMA - Haziran 2008 içinde AB sınırlarında en az 185 mülteci ve sığınmacı öldü, bunların 173’ü Sicilya Boğazı’nda hayatlarını kaybetti.
Kanarya Adaları’na ulaşmalarının ardından dört kişi hayatını kaybetti. Yunanistan’dan İtalya’nın
Venedik limanına gelen iki gemide bulunan konteynerlerin içinde iki Iraklının cesedi bulundu. Türkiye’de
Doğubayazıt’ta bir kamyon içinde gizlenip seyahat eden iki göçmen aracın kaza yapması üzerine hayatlarını kaybettiler; Bulgaristan sınırına yakın
Kırklareli’ndeki göçmen alıkonum merkezinde çıkan olaylarda bir Somalili vurularak öldürüldü. Mısır-İsrail sınırında üç mülteci
vurularak öldürüldü. 28 Haziran’da öldürülen kurbanlardan biri yedi yaşında Sudanlı bir kız çocuğuydu.

Sina, Libya hapishanelerinde çürümek veya denizlerde ölmek yerine Yahudi devletine gitmeyi tercih eden Eritreli ve Sudanlı mülteciler için yeni bir rota oldu. BMMYK’nın verdiği rakamlara göre 2007’de İsrail’e yaklaşık 5.000 sığınmacı girdi. Bu arada Mısır, sınır polisine göçmenlere ateş etme yetkisini de vererek sınır kontrol mekanizmalarını güçlendirdi. 2008 başından beri en az
16 kişi sınırda vurularak öldürüldü. İsrail’in Mısır’dan problemi önlemek için daha fazla
çaba göstermesini istemesi üzerine, ülkede özellikle Eritrelilere karşı büyük bir tutuklama ve sınırdışı etme operasyonu başlatıldı. Uluslararası Af Örgütü’ne göre Mısır’da yakalanan 1.600 Eritre vatandaşından 810’u Haziran’ın ikinci yarısında çoktan
sınırdışı edilmişlerdi. Bu operasyon son yıllarda Mısır’da gerçekleştirilen en geniş çaplı sınırdışı programı ve Afrikalı mültecilere yönelik yeni sert baskıların habercisi olabilir. Bu arada, Sina’yı geçmeyi başaranlar İsrail’de yeni bir yaşam arayışı içindeler.
Libya’da da en kötü durumda olanlar Eritreli mülteciler. Habeshia’ya göre 2006’dan beri Misratah’da 700 Eritreli alıkonuyor. Bunların arasında 60 kadın ve 30 çocuk da var. Ayrıca denizde yakalanan 133 Eritreli de Ijdabiya’da tutuluyor. 27 Haziran’da İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi, Kaddafi ile buluşmak için Trablus’a gitti. İtalya Libya’nın güney sınırlarını kontrol etmek için kullanılacak radar sisteminin bir kısmını finanse edecek. Ama öncesinde 29 Aralık 2007 tarihli antlaşmalarda öngörüldüğü gibi Libya karasularında ortak devriye için Libya’nın yeşil ışık yakmasını istiyor. İçişleri Bakanı Roberto Maroni İtalyan gemilerinin hazır olduğunu söylüyor. Ama devriye hizmetine ilişkin kurallar neler olacak? Peki, Sicilya Boğazı’nda devriye gezen Frontex gücü Nautilus III’e ilişkin kurallar neler? Malta Parlamentosu’nda kendisine sorulan bu soruyu Başbakan Lawrence Gonzi “çok gizli” diye yanıtladı. Ama bir Alman gazeteci Akdeniz’de İtalya, Malta, Fransa, Almanya, İspanya ve Yunanistan’ın yürüttüğü bu operasyonlar üzerindeki sis perdesini kaldırdı. Son sesli belgeseline “Akdeniz’deki Savaş” adını veren bu gazetecinin adı Roman Herzog. Belgeselde İtalyan Guardia di Finanza’da görevli üst düzey bir yetkili, göçmen teknelerini ayrıldıkları limanlara geri dönmeye zorlamak amacıyla Frontex’e bağlı bazı donanma birimlerinin teknelerdeki gıda ve benzine el koyduklarını itiraf ediyor. Bu uygulama, belgesel için görüşülen Frontex’in başı Ilkka Laitinen tarafından da yalanlanmıyor.
Libya masraflarını kendi ödeyerek 2007’de 30.940 göçmeni kendi memleketlerine geri iade etti ve şimdi bir milyar Euro’luk yardım istiyor. Libya 2006’da da 64.430 göçmeni dört milyon Euro harcayarak geri göndermişti. Bu arada 2008’in ilk beş ayında İtalya kıyılarına ulaşanların sayısı üçe katladı: 2007’nin aynı döneminde gelen 2.087 kişiye karşın 2008 için bu sayı 7.077. Daha fazla kadın (geçen sene %8 iken, bu sene %11) ve Afrika Boynuzu’ndan (%30) özellikle de Sudan ve Somali’den daha fazla mülteci geliyor. Mısır’dan da daha fazla tekne denize açılıyor. Kurbanların sayısında da artış var. 2008’in ilk yarısında en az 311 insan Sicilya Boğazı’nda hayatını kaybetti. Bu kayıpların 173’ü sadece Haziran ayı içinde gerçekleşti. 2007 yılının tamamı içinde ölümü belgelenebilen insanların sayısı 556 idi. 7 Haziran’daki son tekne kazasında en az 140 kişi hayatını kaybetti. Wali Abdel Motagali bu kazada hayatta kalan tek kişi. Mısır’da çıkan al-Ahram gazetesine verdiği demeçte: “Trablus’da al-Jumula pazarında 1.000 Amerikan doları karşılığında beni İtalya’ya götürebileceğini söyleyen bir adamla karşılaştım. 5 Haziran’da Trablus’un batısında bir yere götürüldük ve orada iki gece kaldık. Hepimizi en fazla 40 kişi taşıyabilecek bir tekneye bindirdiler ve sadece bir saat gittikten sonra motor durdu. Çaresizlik içinde motoru tamir etmeye çalıştık. Biraz sonra tekne su almaya başladı. İnsanlar panik içindeydi çünkü yüzme bilmiyorlardı; onların telaşlı hareketleri tekneyi ters çevirdi ve hepsi boğuldu.” Başka trajedilerin tanıkları veya hayatta kalanları bile yok. Sadece cesetler var. Açık denizlerde ağlara takılan veya Malta ve Sicilya kıyılarına vuran cesetler.
Akdeniz’in öbür yakasında Uluslararası Af Örgütü İspanya’ya ait Kanarya Adalarına ulaşmak isterken Moritanya’da yakalanan göçmenlerin yaşadığı şartlar konusunda İspanya’ya yönelik eleştirilerde bulundu. 2006’dan beri binlerce insan Nouadhibou’da İspanya tarafından finanse edilen göçmen gözaltı kampında tutuluyor ve sonra da Senegal ve Mali’yi Moritanya’dan ayıran sınıra gönderiliyorlar. Uluslararası Af Örgütü İspanya ve Moritanya arasında imzalanan andlaşmaları açığa çıkardı ve Atlantik’te Frontex devriyeleri tarafından yakalanıp, Afrika’ya zorla geri gönderilen 5.000 insan hakkındaki endişelerini dile getirdi. Af Örgütü raporunda 20 ocak 2007’de yakalanan Marine I adlı teknenin 369 yolcusu ile ilgili bir çalışmaya yer veriliyor. Aylarca haysiyet kırıcı şartlarda tutulan ve sonra hemen hemen hepsi Hindistan, Pakistan, Sri Lanka ve Gine’ye geri gönderilen 369 kişi. Bu sırada her ne pahasına olursa olsun Avrupa’ya ulaşmak isteyen belgeleri, kağıtları olmayan göçmenlerin yolları daha kuzeyde, Fas’ta da durduruluyor. Ceuta’ya yüzmeye çalışırken veya Melilla sınırındaki kontrol noktasını aşmaya çalışırken durduruluyorlar, tıpkı 22 Haziran’da 70 göçmenin başına geldiği gibi. Bu insanlardan 50 kadarı yakalandı.
Yakalananlar yakında Cezayir’e, oradan da Mali’ye sınırdışı edilecekler. Bu, 28 Nisan’daki Hoceima isimli teknenin geçirdiği kazadan kurtulan bir kişinin de başına geldi, önce yakalandı sonra Tinzaouatine yakınlarında çölde terk edildi. Onun gibi 12.200 göçmen 2007 yılında Cezayir’in güneydoğusundaki Tamanrasset bölgesinde yakalandı ve sınırdışı edildiler. AB’ne doğru kendi vatandaşlarının göç dramına tanık olan bu ülkede yeni bir göçmen yasası kabul edildi. Buna göre yeni göçmen gözaltı kampları kurulacak; göçmenler şimdiye kadar cezaevlerinde, eski merkezlerde ve karakollarda alıkonuluyorlardı. Cezayir’de çölde yakalanan ve sınırdışı edilenler hakkındaki Bahri Hamza imzalı fotoğraflı röportajı ilk kez Fortress Europe yayınladı. Avrupa tarafından finanse edilen Cezayir’in yeni kampının Afrikalı göçmenleri durdurup durdurmayacağını bilmiyoruz. Ama bu sırada Uluslararası Göç Örgütü (IOM) tarafından yayınlanan yeni bir araştırma Avrupa Birliği’nin göçmen karşıtı politikalarının temel tezlerini yerle bir etti. Korkulara değil rakamlara dayanan sonuçlara göre Batı Afrika’dan Magreb’e ve Avrupa’ya yönelik göçün alarm verici düzeye ulaştığına dair bir kanıt yok. Kuzey Afrika ve doğu Avrupa’dan gelen göçmenlerle karşılaştırınca Batı Afrika’dan gelenlerin sayısı hala mütevazı bir düzeyde. Ve belgesiz göçmenlerin çoğu teknelerle gelmiyor, aksine Avrupa’ya yasal yollardan giriyor ve turist vizesinin zamanı dolduktan sonra da kalmaya devam ediyorlar.
Translated by Piril Erçoban